30 Temmuz 2011 Cumartesi

zayıflama maceram 2

           Bir hafta daha geçti. Zaman su gibi akıp gidiyor. Açıkçası bu hafta istediğim gibi gitmedi. Ne yazık ki dizimdeki ağrılar yeniden nüksetti. Dolayısıyla tam performans spor yapamadım. Ayrıca dondurmaydı, iskenderdi derken yemek olayını da  abarttım biraz.  Neyse bugün tartıya çıktım ve gördüğüm rakam her şeye rağmen 89.9 kg.
           Galiba doğru yolda ilerliyorum. Bakalım hedefime ulaşabilecek miyim?
                         
                                             Hafta                  Mesafe                         Zaman

2116600m1:23:00.9
226650m30:00.0
2334200m2:42:25.0
2453500m4:19:11.0
2552450m4:00:00.0
2657430m4:20:00.0
279750m44:00.0
3030500m2:16:29.7
3142774m3:16:00.0
303854m23:31:06.6

  Lütfen anketime katılarak bana destek olun.

29 Temmuz 2011 Cuma

Antakya Mozaik Müzesi

             Hatay'da mutlaka görülmesi gereken  yerlerin başında gelen  Hatay Arkeoloji Müze'sinin yapımına 1934te  başlamış. Malumunuz o yıllarda Hatay Fransa mandasında bulunan Suriye'nin sınırlarındaydı. Müzenin yapımı 1939 yılında Hatay Devleti zamanında tamamlanmış. Çok enteresan müze ziyarete 1948 yılında açılabilmiştir.
          Antakya merkezde Asi nehrinin hemen yanında yer almaktadır müze. Dünyanın en zengin ikinci mozaik ve üçüncü en zengin para koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Antakya bölgesinde yapılan kazılarda bulunan çeşitli süs eşyaları, heykeller ve lahitler müzede ve yer sıkıntısından sanırım bir kısmı da müze bahçesinde sergilenmektedir. İşte size birkaç fotoğraf.




23 Temmuz 2011 Cumartesi

Evliya Çelebi

             Evliya Çelebi benim hayatımdaki ilk gezgindir, eski tabirle seyyah. Ben çok küçükken merakla ve severek izlediğim bir çizgifilm vardı. Şimdi adını hatırlamıyorum gerçi. O çizgi filmin kahramanı Evliya Çelebi'ydi.Atıyla birlikte şehirlerimizi gezer ve bize tanıtırdı.

            Evet, bu yıl ünlü türk seyyahın doğumunun 400. yılı. Evliya Çelebinin seyahatlerine başlama hikayesi de çok ilginç. Kendi seyahatnamesinde anlattığına göre;  Rüyasında İstanbul'da Yemiş İskelesi civarında Ahi Çelebi Camii'ndedir. Orada muazzam bir cemaat vardır. Dikkat eder, Hz.Muhammed(sav)'i baş tarafta görür. Dört sadık halifesi ve diğer ashabı da hep oradadır. Hz.Muhammed (sav)'in yanına gidip ondan şefaat dilemek arzusundadır. Ama bir türlü cesaret edip de gidemez. En sonunda bir cesaretle gidip "Şefaat ya Resulallah" diyeceğine, "Seyahat ya Resulallah" der. Böylece, 70 yaşına kadar sürecek ve çeşitli tehlike, sıkıntı ve hadiseler geçirmesine rağmen vazgeçmeyeceği seyahati başlar. 
                                                               


       İlk seyahatini İstanbul ve civarına yapar. Daha sonra tüm yaşamı boyunca(yaklaşık 50 yıl) durmadan gezer ve gezip gördüklerini Seyahatname adındaki 10 ciltlik eseriyle ölümsüzleştirir. Evliya Çelebi Enderunda yetişmiştir. Osmanlı ordusuyla seferlere çıkar. Zaten birçok yolculuğunu bu şekilde yapmıştır. Bu seferlerde hem savaşları hem de gezip gördüğü yerleri sade ve akıcı bir dille anlatmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam seferlere katip olarak katılmıştır. 


     Bu arada Evliya Çelebi'nin resmini aradığımda karşıma hep sakallı bir resim çıkıyor. Ancak seyahatnamesinde anlattığına göre hergün sinekkaydı traş olurmuş. 

zayıflama maceram....

             yaklaşık 2,5 ay önce 97 kiloda başlayıp 1 ay önce 92 kilo iken ara verdiğim(tatil dolayısıyla) spor ve zayıflama macerama kaldığım yerden çarşamba günü 92 kilo olarak başladım.
    
               Gördüğünüz gibi belki de hayatımda ilk defa bir tatil periyodunu kilo almadan tamamlamış bulunuyorum. 

            Bundan sonra her hafta cumartesi günü ne kadar spor yaptığımı, daha doğrusu ergo üstünde ne kadar kaldığımı ve kaç m kürek çektiğimi ayrıca kaç kilo olduğumu buradan paylaşacağım.

                                             
          Bugün tartıya çıktığımda 91 kilo gösterdi. 1 Ekim tarihine kadar tartıda 81 rakamını görmek istiyorum (hadi inşallah!!). Aşağıya şimdiye kadarki spor günce mi yazdım. Herkese sağlıklı günler. 

Not: Lütfen anketime katılın.               
                                           Hafta                       Mesafe                    Süre

2116600m1:23:00.9
226650m30:00.0
2334200m2:42:25.0
2453500m4:19:11.0
2552450m4:00:00.0
2657430m4:20:00.0
279750m44:00.0
3030500m2:16:29.7
261080m20:15:06.6

22 Temmuz 2011 Cuma

Genetik miras...

       İki hafta kadar önce öğrendim ki; her iki dayım ve ablam şeker hastalığına yakalanmış :((. Bu gerçekten çok üzücü bir haber. Bu sinsi hastalık hem babamı hem de rahmetli anneannemi esir almıştı.

           Hem onlar için üzüldüm, hem de kendi geleceğim adına. Çünkü bu hastalık genetik mirasınız ise diğer insanlara göre hasta olma riskiniz epey bir artıyor. Ayrıca şeker hastası olan kişilerin kalp krizi geçirme riski de artıyor. hele bide erkek olmaya görün bu risk iyice artıyor (Galiba ben ölmüşüm de ağlayanım yok :)) )

         Şaka bi yana; Diyabet hayat kalitesini ciddi olarak düşüren bir hastalık. Bu hastalığın ilerleyen dönemlerinde (eğer önlem alınmaz ise) organları kullanılmaz hale dahi getirebiliyor (mesela göz,böbrek yetmezliği).

Peki bütün bunlar benim gibi diyabete genetik yatkınlığı olanlar için kaçınılmaz son mu?

          Cevap: elbette ki hayır! Çünkü; Genetik yatkınlık önemli bir risk faktörü olsa da, esas önemli etkenler: yaşam ve beslenme tarzı. burada kendimize sormamız gereken sorular şunlar;

Ailemde şeker hastası var mı?
Hareketli bir yaşantım var mı?
Düzenli olarak spor/egzersiz yapıyor muyum?
Beslenmeme dikkat ediyor muyum?

Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevaplara göre yaşam tarzınız gözden geçirmenizi tavsiye ederim.

NOT: Bu yazı tamamen bilgilendirme amaçlı olup, kesinlikle teşhis yada tedavi yöntemi belirtmemektedir. Teşhis yada tedavi için doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.

21 Temmuz 2011 Perşembe

adamlar yapmış abi!?

         Küçüklüğümden bu yana kullanageldiğim bir sözdür bu, Gavur yapmış abi. Çok hoşumuza giden, güzel, sağlam ve ileri teknoloji gerektiren şeyler için kullanırız genelde. Çevremdeki pek çok kişide kullanır.

         Bu satırları okurken, evet adamlar hakkaten iyi yapıyorlar, dediğinizi duyar gibiyim.

Bence bu masum söz bana  şöyle sesleniyor: Güzeli, en iyisini sen yapamassın!. Peki kim yapar;? diye soruyorum kendime.... Cevap yankılanıyor: Gevurlar yapar.

E ben ne yapayım diye düşünüyorum ister istemez kendimle olan bu diyalogda(monolog mu demeli acep?).
Cevap gecikmiyor. Sen bırak, uğraşma... onlar yapıyor(sen zaten yapamazsın) satın al gavurun yaptığını. Olsun bitsin.

İşte böyle basit bir sözden nerelere geldik. (yoksa psikolojik harekat dedikleri bu mu?)
 
       

Tatil bitti

       Evet tatilim bitti... tekrar işe başlamak yada tatilin bitmesi tamamen e kaka değil bence.
Bazı açılardan güzel. Mesela; sevdiğim iş arkadaşlarıma kavuşmak demek tatilin bitmesi.

    Mesela; miskinlik yapmaktan sıkılırım, artık daral gelir bazen .... işte o zaman işe gitmeyi özlerim ben.

Vardır işte benim öyle hallerim. Bilmem sizinde var mı?

Ha bu arada unutmadan söyleyeyim, tatilde hiç kilo almamışım... Oleeeeyyyy!!!

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Anadolu'da bir büyük şehir:Kayseri

             Memlekete giderken hep yakınından geçtiğim fakat hiç gitmediğim Kayseri'ye bu defa gittim.

Kayseri gerçekten büyük ve gelişmiş bir şehir olarak çıktı karşıma.  Kayseray adıyla raylı sistemi uygulamaya koymuş toplam uzunluk 17.5 kmdir.



         Benim açımdan bir artı puanı da bisiklet yoluyla aldı Kayseri. Sadece bisiklet yoluyla kalmamış, belediye tarafından bisiklet kiralama hizmeti de verdiğini gördüm. Adını pastırma ve sucuğuyla duymaya alıştığım bu şehirde bence çok güzel işler yapılıyor. Emeği geçenlere buradan teşekkür ediyorum.

       

19 Temmuz 2011 Salı

                    Pazar sabahı nerede kahvaltı yapalım diye düşünürken daha önce hiç gitmediğimiz bir yere, İskenderun Belediyesi sosyal tesislerine gidelim dedik. Yenilenen bu tesis gerçekten hem konumu hemde iç mekanı itibariyle çok güzel. 

                                         

                     Gel gör ki hizmet kalitesi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Poğaça, simit,tost ve demlik çay istedik(demlik çay uygulaması gayet güzel ve küçük bir demlik 5 tl). 10-15 dakika sonra garson gazete kağıdına sarılmış birşey getirip masaya bıraktı. Eşimle birbirimize baktık ve merakla paketi açtık. Evet Poğaçaları bir gazete sayfasına sarmışlar. Yani bu güzel tesiste servis için bir tabak dahi yok sanırım. :((


             Neyse en azından gaeteye para vermeyiz dedik ve çaylarımızı doldurup denize karşı, nefis yapılmış tostlarımızın eşliğinde, yudumladık. 

              Ayrıca güvenlik görevlisinin mutfak kısmında personelle birlikte 1-1,5 saat hiç kıpırdamadan oturduğunu belirtmem gerek. 

mekan: 10 numara
manzara: 10 numara
hizmet: yok bi numara:(( 

Not: 1. Neymiş, güzel tesis yapmak yetmez; iyi işletmekte gerekirmiş.
        2. Çektiğim fotoları ne yazık ki bilgisayara yükleyemedim. 

17 Temmuz 2011 Pazar

iskenderun deniz müzesi


          Ülkemizin üç terafı denizlerle çevrilidir. Çok önemli iki su yoluna yani boğazlara sahiptir. Jeopolitik ve Jeostratejik açıdan çok değerlidir. Böylesine ender konuma sahip bir ülke dünya üzerinde pek yoktur.
          Lakin milyonlarca insanımız bırakın yüzmeyi bilmeyi deniz dahi görmemiştir (bu tamamen şahsi kanaatimdir). Balık türlerini saymayı bırakın, kaç insanımızın sofrasına her hafta balık yeralmakta acaba?

            Sahip olduğumuz bu güzelliğin kıymetini anlatmak için TSK tarafından deniz müzeleri kurulmaktadır. İskendeun Deniz Müzesi  İskenderun'un ilk müzesi ve Türkiye'nin 3. deniz müzesidir.
          26 Haziran 2009 tarihinde hizmete açılan müzenin 7 salonu ve birde sergi salonu bulunmaktadır. Denizciliği tanımak ve çocuklarımıza sevdirmek için ziyaret edilebilecek bir müze. 
                                                     

16 Temmuz 2011 Cumartesi

İki teker üstünde

        Şehiriçi ulaşım aracı olarak Bisiklete binmeyi çok seviyorum. Hem etrafı izleyebiliyorsunuz, hem içinde bulunduğumuz hareketsiz yaşamda hareket etmemizi sağlıyor, hem çevreci hem de ekonomik. Kısaca harika bir alet.

           Gerçi ben uzun bir süredir diz ağrıları nedeniyle binemiyorum. dün bahsettiğim ergo aleti ve sıkı bir diyetle 15 kilo kadar zayıfladıktan ve kaslarımı güçlendirdikten sonra ilk hedefim şehirler arası(200-250km arası) geziler yapmak. tabi ilk etapta 50-60kmlik parkurlar düşünüyorum.

          Bakalım bu dediklerimin ne kadarını yapabileceğim zaman gösterecek. Bu güzel sporu şimdilik izlemekle yetiniyorum. En kısa zamanda ikiteker üstünde olmak dileğiyle.

       

15 Temmuz 2011 Cuma

3liraya ibibik kuşu!!!




         Afganistan'da kuş beslemek yüzyıllardır büyük bir hobi olarak devam ediyor. İnsanlar köpek gezdirmek yerine ellerinde kuş kafesleriyle dolaşıyorlar. Başkent Kabil'in Kafurişi denilen bölgesinde büyük bir kuş pazarı var. Bu pazarda ülkeye özgü ve diğer ülkelerden getirilen çeşitli kuş türleri bulmanız mümkün. Kuşların kimi ötücü, kimi dövüşçü vs.
 
fiyatlar sizin pazarlık kabiliyetinize ve kuşun niteliğine göre değişiyor. Mesela İbibik kuşu 3-4 dolara alınabiliyormuş. alınabiliyormuş diyorum çünkü ben gidemedim .Çünkü tercümanım pek güvenli bir yer olmadığını söyledi. 

          Kuşlar ilginizi çekiyorsa ve olurda Kabil'e işiniz düşerse kuş pazarına bi uğramanızı tavsiye ederim.(bu günlerde değil. emniyet sebebiyle)

komple bir spor aleti ergo

            Sağlık problemim nedeniyle yaklaşık altı yıldır spor yapmıyorum(yapamıyorum). Her iki Dizimde menisküs var(2. derece). Bu nedenle 6 yıl önce doktorumsporu yasaklamıştı. o zamanlar 80 kilo civarında (boy 182) fidan gibi bir gençtim. Sporu bırakmam evlenmemle aynı tarihe denk geldi ve en son 97 kiloyu görünce (2 ay önce) bir şeyler yapmanın zamanı deyip araştırmaya koyuldum.
           Araştırmalarım sonucu daha önceden bildiğim fakat hiç kullanmadığım bir spor aletiyle tanıştım. ERGONOMETRE nam-ı diğer ERGO. (alttaki resim)



 Ergo aslında kürek yarışçılarının kötü hava şartlarında da antremanlarını sürdürebilmeleri için tasarlanmışsa da sonradan dünya çapında (Türkiye hariç özellikle İngiltere ve ABD'de) spor salonlarında kullanılır olmuştur.
     Ergo; zayıflamak, fit kalmak, kürek yarışına katılmak ve diğer sporlarla birlikte kullanılabilir. Ayrıca oturarak yapıldığı için dizlere nerdeyse hiç etkisi yok.
Ben şahsen zayıflamak için kullanıyorum ve 1.5 ayda yaklaşık 6 kilo verdim(tabi yediklerime dikkat ederek). Bu arada diz ağrılarım nerdeyse tamamen gitti gibi. :)))
daha fazla bilgi için buraya tıklayın.

Terörü Lanetliyorum!!!

              Neredeyse birkaç aydır tv izlemiyorum. Biraz önce açtım ve 13 askerimizin şehit edildiği haberini gördüm... 
              Gerçekten çok üzüldüm. Hepimizin başı soğolsun. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve yaralılara acil şifalar diliyorum. 
              Bu tür saldırıların arkasında olan en büyük amaç birlik ve bütünlüğümüzü bozmaktır. eminim ki Türk Emniyet güçleri gereken cevabı fazlasıyla verecektir.
 

14 Temmuz 2011 Perşembe

Harbiye şelaleler



       İki hafta kadar önce hem güzel bir yemek yemek, hem de cennetten bir köşe olan doğasını görmek için Antakya'ya 7 km mesafede, Suriye Limit sınır kapısının yanında  olan Harbiye Şelalelerine gittik. Burası özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin ilgisi çeken bir yer. tarihte Dafhne  burası şelaleler bölgesi olup, tabiat güzellikleri ve çağlayanlar arasında çeşitli turistik tesisleri bulunmaktadır. 
Mitolojide Daphne’nin bir de efsanesi bulunmaktadır: Zeus’un oğlu Işık Tanrısı Apollon, ırmak kenarında genç ve güzel bir kız görmüştür. Bu kızın ismi Daphne’dir. Apollon Daphne ile ilişki kurmak ister ancak, Daphne kaçar. Kurtulamayacağını anlayan Daphne, birden durur ve bağırır:

“Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru”.
 

Bu yalvarış üzerine Daphne vücudunun ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Göğüslerini gri bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, ayakları kökleşerek toprağın derinliklerine dalar. Bir anda Daphne, bir defne ağacına dönüşür. Bu olay karşısında Apollon ağaca sarılır ve seslenir:

Gönderilen Resim“Daphne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız yan yana geçecek.”
Bu öykünün geçtiği yer bugünkü Harbiye’dir. Daphne’nin gözyaşları bugün Harbiye’de şelalele olarak akmaktadır.  İnsanlar gelip bu şelalelelerin yanına kurulan tesislerde yemek yemekte ve piknik yapmakta. 

         Arzu ederseniz şelalelerin içerisinde, ayaklarınızı sulara sokarak, suyun içerisindeki masalarda, ağaçların altında yemek yiyebilirsiniz. şelaler içerisinde, onlarca lokanta sizi bekliyor. derhal hepsinde de lezzetli yiyecekler var. tek farkları sunumları. şelale lokantaları kimi aile işletmeleri, kimi küçük işletmeler.


Birazda alışveriş yapmak isterseniz Harbiye'de defne sabunu kendinize ve başkalarına alınabilecek en güzel hediyeliklerden biri. Tamamen doğal yollarla yapılan bu sabun mis gibi kokusu ile size al beni diyecektir. İlginizi çekerse, tarihi heykellerin taştan taklitleri yapılıp satılmakta. Mozaik eşyalar alınabilecekler arasında.
  

güzel haber:)

        Anadolu'nun parlayan yıldızı Aksaray benim memleketim olur. Az önce güzel bir haber okudum.(bisiklet yolu yazıma denk geldi). Ben bisiklet yollarından bahsederken Aksaray belediyesi bisiklet yolu yapmış. işte fotoğrafı. 




Bisiklet yolu

           Geçenlerde Konya'dan geçiyordum ve birşey dikkatimi çekti, Bisiklet yolu. Evet bir insanın bisiklet yolu dikkatini çeker mi? yada çekmeli mi?
           Cevabım koca bi hayır.... ancak güzel ülkemin güzide şehirlerinde  medeni ülkelerin doğal uygulaması olan bisiklet yolu  ne yazık ki yok.
            Oysa Hollanda, İtalya ve ABD gibi ülkelerde bisiklet hayatın içinde. (bakınız üstteki foto)
Barselona, Paris, Londra gibi avrupa şehirlerinde bisikletiniz olmasada bisiklet kiralar ve gideceğiniz yere gidip orada bir yere bırakabilirsiniz. Demek istediğim bırakın bisiklet yolunu, bisikleti teşvik için neler neler yapıyorlar(soldaki resim).

Hasıl-ı Kelam; medeniyet yolunda daha çok yürümemiz, yok koşmamız, yok yok uçmamız lazım :).
 

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Mersin Müzesi

            Bugün Mersin müzesini gezme fırsatım oldu. öyle aman aman büyük bir müze değil. Ancak çok enterasan ve önemli eserleri barındırıyor. 
 

           Ayrıca müzeye giriş ücreti alınmamasına rağmen müzeyi gezen birtek biz vardık. Belki de insanlar deniz ve güneşten müzeye vakit ayıramıyorlar. Gerçi gittiğim diğer müzelerde de yerli turist sayısı çok olmasada en azından yabancı turistler oluyordu. Neyse  Müze hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse öğrendiklerimi aktarayım.
       1978 yılında eski halkevi binasının küçük bir bölümünde kurulan müze, aynı binanın restore edilerek Kültür Merkezi haline dönüştürülmesinden sonra 1991 yılında teşhire açılmış. toplam 3 küçük salon ve müze bahçesinde eserler sergilenmekte. 
           Küçük bir yer olmasına rağmen  Eski Tunç Çağı, Urartu Dönemi, Klasik, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemine ait pişmiş toprak çanak-çömlek, cam ve bronz eserler,klasik, Grek, Roma, Bizans ve İslâmi dönemlere ait bronz, gümüş, altın sikkeler sergilenmektedir.
         Ayrıca çoook yaaşlı olan taşlar (kimisi 350 milyon yaşında!!) ve  yaprak fosilleri sergilenmekte. 

          Etnografik eserlerin bulunduğu üst kattaki üçüncü salonda ise çok enterasan gümüş süs eşyaları tespihler, işlemeli elbiseler, peşkirler, ahşap ve madeni eşyalar, kilimler ve çeşitli silahlar  sergilenmektedir. Benim özellikle büyük annelerimizin taktığı halhal, zülüflük, göğüslük ve tepelik gibi gümüş süs eşyeları ilgimi çekti.
          Sonuç olarak Mersin'den yolunuz geçerse muhakkak buraya biraz vakit ayırın ve Mersin Müzesini gezin derim.      
                      

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Zamanda yolculuk!

Küçüklüğümden beri zamanda yolculuk fikri hep ilgimi çekmiştir. tahmin ediyorum hepimizin bulunmak istediği bir aman, görmek istediği bir olay veya tanışmak istediği kişiler vardır. Mesela ben Aristo'yu, Atatürk'ü, Fatih'i veya Büyük İskender'i görmeyi çokvisterdim. yada İstanbul'un 200 yıl önceki halini.

         Belki hala zamanda yolculuk mümkün değil ama ilerde birgün muhakkak olacağına inanıyorum. Siz illa bugünden zamanda yolculuk istiyorsanız bunun mümkün olduğunu söyleyebilirim.Nasııııııl?! dediğinizi duyar gibiyim. anlatayım, çok basit.                                                                                                                   1. bavulunuzu hazırlayın.
2. Afganistan'a bir bilet alın.
3. uçağa binin.
4.ta ta ta taaaam. işte Türkiye'nin 100 yıl önceki hali. Afganistan.



üzücü ama gerçek Afganlı kardeşlerimiz bizden 100 yıl geride yaşıyorlar.Eğer Cumhuriyetin ilk yıllarını görmek isterseniz Afganistan'a gidebilirsiniz(Tabi tehlikeleri göze alırsanız).  Bir süredir iş nedeniyle Afganistandayım. Sizinle başkent Kabil'de çektiğim birkaç fotoğrafı paylaşacağım.